top of page

Münir Nurettin Selçuk 1900-1981

20.yüzyılın önde gelen ses sanatçısı olan Selçuk, klasik Türk müziÄŸine eÅŸlikli solo vokal anlayışını getirmiÅŸtir. Münir Nureddin, Annesinin soyu Selçuklular'a ve GermiyanoÄŸulları'na dayandığı için soyadı kanunu çıkınca 'Selçuk' soyadını almıştır.
 

Daha çok küçük yaÅŸlarında, ilkokul sıralarında sesinin güzelliÄŸi çevresinin dikkatini çekmiÅŸ, ilk musiki derslerini amatör bir musikiÅŸinas olan babasından almıştı. 1915 yılında, Darül Feyzi Musiki Cemiyeti'ne öÄŸrenci olarak girdi; üç yıl sonra da, hanendelerinden biri olduÄŸu bu topluluÄŸun konserlerine çıktı. 1917'de tarım öÄŸrenimi için Macaristan'a gitti fakat bir süre sonra geri dönerek kendisini müziÄŸe verdi. Aynı yıl Darülelhan'a girdi.
Bestekarlığa 1920 yılında, Tevfik Fikret'in 'Bu bir teranedir' ÅŸiirine yaptığı bir beste ile baÅŸladı. İkinci olarak 'Sensiz ey ÅŸuh' güfteli ÅŸarkısını besteledi. Bu iki eserden sonra yirmi yıl süre ile beste çalışması yapmadı. Asıl beste çalışmalarına 1940-1941 yıllarında baÅŸladı. Eserlerine çoÄŸunlukla Yahya Kemal Beyatlı'nın ÅŸiirlerini seçmiÅŸ, Nedim ve Fuzuli gibi divan ÅŸairlerinin eserlerine de yer vermiÅŸtir. Dini musiki eserleri de vardır. Eserleri arasında 'Atatürk'e ağıt' ve 'Mehter Marşı' gibileri ayrı bir deÄŸer taşır. Ayrıca film musikisi ile de meÅŸgul olmuÅŸtur.
Cumhuriyet'in ilanından iki ay önce Muzikai Humayın'da görev aldı. Daha sonra CumhurbaÅŸkanlığı Fasıl Heyetin'de dört yıl çalıştı. 1926'da bu görevden ayrılıp İstanbul Kanatlarımın Altında'ya döndü.
1927'de Sahibinin Sesi firması tarafından Paris'e gönderildi ve Paris Konservatuarı'nda solfej, ÅŸan ve piyano dersleri aldı.
Sanatçı, 1942 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti'ne katıldı. Konservatuar arÅŸivi için 15 seçkin yapıtını plaÄŸa okudu. Bir yıl sonra da bu görevinden ayrıldı.
1953'de İstanbul Radyosu'nda danışmanlık yaptı ve İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti Başkanlığı'na getirildi. Burada on altı yıl hizmet verdi.
Daha sonra İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'nda repertuar öÄŸretmenliÄŸi yaptı.
OlaÄŸanüstü bir sese sahip olan Selçuk'un en önemli özelliÄŸi, eski okuyuÅŸ tarzı ile yeni anlayışı bir araya getirerek ortaya harika bir icra tekniÄŸini çıkarmasıydı.
Bunlarla birlikte üç yıl Fransız Tiyatrosu'nda, beÅŸ yıl Melek Sineması'nda ve yirmi üç yıl Saray Sineması'nda konserler verdi.
Münir Nurettin, 400 dolayında plaÄŸa imza attı ve bunlardan birkaç tanesi çoksesli müzik denemesiydi. 1981 yılında vefat etti.

Divanı Hümayun muavini ve Darülfünun ilahiyat Åžubesi muallimlerindcn Mehmed Nuri Bey ile Fatma Hanife Hanımın oÄŸludur. On beÅŸ yaşında Darü'lFeyzi Musiki Cemiyeti'ne öÄŸrenci olarak girdi; üç yıl sonra da, hanendelerinden biri olduÄŸu bu topluluÄŸun konserlerine çıktı. 1907'de SoÄŸukçeÅŸme Askerî RüÅŸdiyesi'ni bitirip Kadıköy Sultanî'sine yazıldı. Aynı yıl Darülelhan'a da girdi, Zekaizade Ahmed Efendi'den dört yıl ders aldı. Daha sonra Ali Rıfat Bey'in (ÇaÄŸatay) baÅŸkanlığındaki Åžark Musiki Cemiyeti'ne girdi; kurucuları arasında da yer aldığı bu dernekteyken Bestenigar Ziya Bey'dcn birçok fasıl meÅŸk etti. Genç Münir Nurettin ilk kez Åžark Musiki Cemiyeti'nin konserlerinde solist olarak parladı. Askerlik görevi sırasında, 1923'te mülazım (teÄŸmen) rütbesiyle Muzikai Hümayun'a girdi; Cumhuriyet'in ilanından sonra da Riyaseti Cumhur Heyeti'nde üç yıl görev aldıktan sonra ayrıldı. Aynı yıl Sahibinin Sesi plak ÅŸirketi adına Paris'e giderek iki yıl ses tekniÄŸi dersleri aldı. DönüÅŸünde, 22 Åžubat 1930 gecesi, BeyoÄŸlu'ndaki Fransız Tiyatrosu'nda kemanî Nubar Tekyay, kemençeci RuÅŸen Kam, tanburî Mesut Cemil ve kanunî Artaki Candan'ın sazları eÅŸliÄŸinde yepyeni bir anlayışla ilk sahne konserini verdi. Bunu öteki konserleri izledi. Mikrofon kullanmadan, ayakta okuyarak verdiÄŸi bu konserlerde ortaya koyduÄŸu icra üslubu ve tekniÄŸi solo icrada bir dönüm noktası oldu, yeni ufuklar açtı. O zamana kadar bu tür bir okuyuÅŸla modern bir konser salonu düzeni içinde konser veren olmamıştı. Türk musıkisi daha önce hep küçük mekanlarda, özel musiki meclislerinde oturan hanendelerce icra edilirdi. 

​

Münir Nurettin 1920'lerin ilk yıllarından baÅŸlayarak uzun yıllar düzenli olarak plak doldurdu. Sahibinin Sesi, Orfeon Record, Polydor, Odeon, Pathe ÅŸirketleri için doldurduÄŸu plaklar onun zamanla çok geniÅŸ bir dinleyici kitlesine ulaÅŸmasını saÄŸladı. Selçuk 1953'te İstanbul Belediye Konservatuvarı'na üslup ve teganni öÄŸretmeni olarak atandı. Ertesi yıl konservatuvarın icra heyeti ÅŸefliÄŸine getirildi. Bu tarihten 1976'ya kadar, yirmi iki yıl boyunca üç yüz civarında konser yönetti. Çok geniÅŸ bir ilgi gören bu konserlerin verildiÄŸi yıllar icra heyetinin en parlak dönemidir. Selçuk icra heyeti ÅŸefliÄŸine getirildiÄŸi yıl, İstanbul radyosunda müÅŸavirlik görevi de üstlendi. Üç yıl süren bu görevi sırasında stajyerlere ders verdi; gerek konservatuvarda, gerekse radyoda hoca olarak pek çok okuyucunun yetiÅŸmesinde emeÄŸi geçti. Bir eÄŸitmen ve öÄŸretmen olarak da kendisinden sonraki kuÅŸaklar üzerinde derin izler bıraktı, İstanbul Radyosu ve İcra Heyeti için yazdığı notalarla da musiki kütüphanesini zenginleÅŸtirdi. Selçuk, Mısır, Irak, Suriye, Macaristan, Avusturya ve İngiltere'de konserler verdi. Mısır'da bulunduÄŸu sıralarda Ümmü Gülsüm ve Abdülvahap ile dostluklar kurdu, bu çok ünlü sanatçıların takdirlerini kazandı. Münir Nurettin Selçuk 27 Nisan 1981'de öldü; mezarı Bebek'teki AÅŸiyan Mezarlığı'ndadır. 

​

Selçuk yirminci yüzyıl Türk musikisinin en önde gelen birkaç sanatçısından biridir. Türk musikisinin konserler, taÅŸ plaklar ve radyo yayınları ile izlenebilen icra tarihi içinde onun kadar etkili olmuÅŸ bir baÅŸka hanende daha gösterilemez. Öyle ki, bu yüzyılın icra tarzları "Münir Nurettin'den önce" ve "Münir Nurettin'den sonra" ayırımıyla deÄŸerlendirilebilir ancak. İcraya en önemli katkısı, daha çok hafızlara özgü olan "gaygaylı" okuyuÅŸ tarzını büyük ölçüde temizleyerek yerine daha sade, daha "düz" bir okuyuÅŸ getirmesidir. Gerçi gırtlak naÄŸmelerini o da kullanmıştır; ama bunlar eski hanendelerinkine göre çok sade ve düz naÄŸmelerdir.

Selçuk eski geleneÄŸe özgü bu gırtlak süslemelerini yeni bir anlayış, zevk ve teknikle, büyük bir ustalık göstererek kullanmıştır. Sözgelimi, sazlara özgü çarpmaları çok güzeldir. Selçuk özellikle Paris'te ses tekniÄŸi eÄŸitimi görüp yurda döndükten sonra üslubunu gitgide olgunlaÅŸtırıp mükemmelleÅŸtirdi. Nefesini, sesinin tiz ve pest bölgelerini çok iyi kullandı; göÄŸüs ve kafa seslerinden birbirine geçiÅŸleri ustaca, belli etmeden gerçekleÅŸtirdi. Nefes hareketlerini ezgi cümlelerinin gerektirdiÄŸi biçimde ayarladı; sesinin rengini, tınısını da icra ÅŸekline çok iyi yansıttı. Hiç zorluk çekmeden, birbirinden farklı akortlarla da aynı güzellikte okuyabiliyordu. Gerek Osmanlı Türk musikisinin yapısını, gerekse eski icrayı çok iyi bilen bir sanatçı olarak, getirdiÄŸi bütün yenilikleri bu musikinin aslından uzaklaÅŸmadan gerçekleÅŸtirdi; eski ile yeniyi kaynaÅŸtırdı, böylece yeni bir üslup geliÅŸtirdi. Selçuk inanılmaz derecede geniÅŸ bir repertuarı olan bir musiki adamıydı. Sadece doldurduÄŸu plaklara bakmak bile repertuar bilgisi hakkında yeterli bir fikir verir, repertuarındaki eserlerin de en asil ÅŸekillerini öÄŸrenmiÅŸ, hatta bunlardan bir kısmım notaya almıştı. YönettiÄŸi korolara da, klasik eserlerin en saÄŸlam kaynaklardan öÄŸrendiÄŸi ÅŸekillerini okuturdu. Onun gibi bir ses üstadının repertuar bilgisini icrasına yansıtması da pek tabiîydi. Selçuk hemen hemen bütün beste ÅŸekillerindeki eserleri okuyabilen bir yorumcuydu. Kar, karçe, murabba beste, nakış, ağır semai, yürük semai, ÅŸarkı, türkü, koÅŸma, gazel gibi dindışı; mevlevî ayini, durak, tevÅŸih, ilahi gibi dinî beste ÅŸekillerindeki pek çok eseri konserlerinde ve plaklarında okumuÅŸtur. Birbirinden farklı bütün bu musiki ÅŸekillerindeki klasik eserleri; o beste ÅŸekillerinin gerektirdiÄŸi biçimde, son derece sanatkarane bir üslup, tavır ve eda ile yorumlamıştır. ÖrneÄŸin, kendisinden önceki birçok gazelhan, mevlid gibi gazel okur, dinî musikiye özgü üsluptan pek kurtulamazdı. Selçuk ise, gazel ile mevlidi üslup yönünden ayırt etme kaygısını duymuÅŸ, böylece gazeli dindışı bir üsluba kavuÅŸturmuÅŸ, bu üslubuyla da çok deÄŸerli bir gazelhan olarak kendini kabul ettirmiÅŸtir. Selçuk getirdiÄŸi bütün bu yeniliklerle musikinin icrasına bir yorum derinliÄŸi de getirmiÅŸ oluyordu. Onun yorumundan hiç etkilenmemiÅŸ solist yok gibidir. Selçuk'un musiki baÅŸarılarından söz ederken, onun yetiÅŸmesinde payı olan iki deÄŸerli musıkiÅŸinasın bu baÅŸarıdaki payını vurgulamak gerekir. Üstadın hocalarından biri Üsküdarlı Bestenigar Ziya Bey'di. Ziya Bey geleneÄŸin icra üslubunu çok iyi özümlemiÅŸ gerçek bir "femi muhsin", yani eski musikinin güzelliklerini bilen ve öÄŸretebilen "ihsan edici, güzel bir ağız"dı. Nitekim, Selçuk'tan baÅŸka pek çok deÄŸerli musikiÅŸinasın da yetiÅŸmesinde büyük emeÄŸi geçmiÅŸtir onun. İcranın bu yüzyılda büyük bir atılım göstermesini saÄŸlayan, musıki zevki çok geliÅŸmiÅŸ bir sanat adamıydı Üsküdarlı Ziya Bey. Selçuk'un öteki hocası olan Zekaizade Ahmet Efendi ise klasik repertuar bilgisi yönünden eriÅŸilmesi güç bir musiki adamıydı. Selçuk ondan geçtiÄŸi fasıllarla hem repertuarını geniÅŸletmiÅŸ, hem de eski eserlerin en asil ÅŸekillerini öÄŸrenmiÅŸtir. Selçuk sesinin güzelliÄŸini uzun süre muhafaza edebilmiÅŸ bir sanatçıdır. Sesinin lezzeti altmışlı yaÅŸlarında iken bile kaybolmamıştı. YetmiÅŸ yaşını geçtikten sonra bile konserler vermiÅŸ, plaklar doldurmuÅŸtur. Sesine ve saÄŸlığına çok özen göstermesi, ses tekniÄŸi bilgisi, sanat heyecanını hiçbir zaman yitirmemesi ve saÄŸlığı elverdiÄŸi sürece musıkiden kopmaması onun uzun bir musıki ömrü olmasını saÄŸlamıştır. Selçuk sesini bir saz gibi kullanabilen eÅŸsiz bir hanendeydi. Yirminci yüzyılda icra açısından büyük bir atılım gösteren Türk musıkisinde bu baÅŸarının ilk doruk noktası Tanburî Cemil Bey, ikincisi ise Münir Nurettin Selçuk'tur. Yahya Kemal'in dediÄŸi gibi, Tanburî Cemil'in sazla ifade ettiÄŸini Selçuk sözle ifade etmiÅŸtir. Kısacası, Cemil Bey'in plakları gibi Münir Bey'in plakları da tekrar tekrar dinlemekle, incelemekle, taşıdığı musıki nitelikleri üzerinde uzun uzadıya durmakla deÄŸerlendirilebilecek zenginlikler sunuyor.  Bülent Aksoy

 

Bu biyografi Bülent Aksoy'dan alıntıdır.

​

 

Rahmetli Babam Büyük Üstâd Münir Nurettin Selçuk çok özel bir ses , çok özel bir yorumcu ve bestecidir.

Ben doÄŸduÄŸumda babam 56 yaşındaydı . Dolayısı ile Babamın hayatını ve Türk MüziÄŸine olan katkılarını yorumlamam hiç kolay deÄŸil.

Ben halâ öÄŸrenmeyi, araÅŸtırmayı sürdürmekteyim. Böyle bir babanın evlâdı olmaktan gurur duyuyorum ve kendisini hem Türkiye'de hem de dünyada mümkün olabilecek en geniÅŸ dinleyici kitlesi ile buluÅŸturmaya çalışıyorum, çalışacağım.

​

Selim Selçuk.
 

.1901'de İstanbul'un Sarıyer semtinde doÄŸdu. DoÄŸum tarihi için çeÅŸitli kaynaklarda 1899, 1900, 1902 tarihleri de gösterilmiÅŸtir. 
 

© 2017 selimselcuk.net

bottom of page